Kaybetmek,bir trenin arkasından hiç geri gelmeyecek gibi el sallamaktır bir bakıma. Her insan aynı dozda yaşayamaz ama bence her insanoğlu elbet bir gün anlar.
İlk kaybedişiniz çocukluğunuzda başlar aslında . O zamanlar sizin dünyanız olan balonlar sıkı sıkı tutamadınız diye size ceza uçuverirler anında gökyüzüne . Arkasından kendi gökyüzünüzde ne kadar yağmuru başlatsanızda fayda etmez geri gelmesine. Bir dahakine daha sıkı tutacağım desenizde kayıverir elinizden yine gökyüzüne. Çocukluğunuzdaki kaybediş büyüdüğünüzde daha farklı olur aslında.B u sefer balonlarınızı değil insanları, insanı kaybedersiniz. İlk önce küçükken giden balonlarınız gibi yerine yenisi gelir sanırsınız ama bir bakarsınız koca bir boşluk. Bence kaybetmek iki türlüdür . En zoru ve en acısı ölümdür.
İnsanoğlu doğuşunu nasıl kabullendiyse ölümü bir o kadar kabullenememiştir kendi içinde. Çevrenizdeki insanlar eşsiz olur sizin için önce . Hiç gitmeyecekmiş gibi sarılıverirsiniz sonra kollarınız yavaş yavaş gevşer. Bilirsiniz ki o kişi yüreğiniz kadar yakındır size. Sonra öyle bir an gelir vurgun yersiniz. Yüreğiniz kadar yakın olana amansızca el sallarsınız geri dönsün diye su yerine gözyaşlarınızı dökersiniz . Ne fayda gider ama geri dönmez,dönemez. O anda anlarsınız kaybetmek nedir. Yüreğinize de koca bir elveda dersiniz
Gözyaşlarınız pınar olur , düşündükleriniz feryat figan geriye kalır, anılar. O anda anlarsınız işte bir insanı bir dakika sonra kaybedecekmişsiniz gibi sevmeniz ve sıkı sıkı tutmanız gerektiğini.
Bilin kaybetmeyi,geri gelmeyecek treni
Ve sevin insanları,bir dakika sonra ölücekmiş gibi
Bu çok çok daha güzel, güzel yürekliiim -büş
YanıtlaSilcanım içi saol kardeşim benimmmmm
YanıtlaSil