Ana içeriğe atla

SUÇLUSUNUZ , KENDİ MAHKEMENİZDE KENDİNİZLE YARGILANMAKTASINIZ BAYLAR ,BAYANLAR

Bir suçlu gibi yaşamalıyız . Arkamızda hep yakalayacak bir" bizden " kaçarak yaşamalıyız. Zira daha az üzülürüz. Bir suçlu gibi yaşamalıyız. Yürek hırsızlığı" vazgeçilme" müebbeti yemeli mesela. O yüreği kesip atmalıyız kafasından. Duygudan vurulmalar beraat edilmemeli. "Vicdan " yemeli sene ,
zaman fark etmeden. "Hayat" koğuşunda birçok insanla baş başa kalmalıyız. Ama herkesle değil ,yalnız anlamalıyız suçlarımızı. Bir suçlu gibi yaşamalıyız. Gizli gizli. Kimse fark etmeden .Sokaklarda varlığımızla yokluğumuz bir olmalı. İnsanlara gülerken arkalarından bıçaklamalıyız. Görünürde kanamadığını biliriz. Yere düşerken tutanda biz olmalıyız mesela. Bir suçlu gibi yaşamalıyız. Delillerimizi ortalıkta bırakmamalıyız. Ortalıkta ağlamamalıyız. Zira suçumuz direk ortaya çıkar baylar bayanlar. Delillerimizi "gülerek" kapatmalıyız . Kimse anlamaz işte o zaman. Bir suçlu gibi ama aslında değilmişcesine yaşamalıyız. Müebbette yemeliyiz,beraatte etmeliyiz kendimizi. Bir suçlu olup yakalanmamalıyız kendimize. Zira yüreğinizin mahkemesinde hakimde siz ,suçluda siz olursunuz. Bu hayatta öyle bir suçlu olmalısınız ki. Her suçludan farklı. Bir tek kendi ruhunuzu beraat edip,müebbete zorlarsınız. Kendi koğuşunuzda ki insanlarla ya bir olursunuz ya da hiç. Hayatınızda bir suçlu gibi yaşamalısınız ki her gün kendinizden korkup kimseyi öldürmemek için çaba sarf etmelisiniz. Zira hayatta kırdığımız,parçaladığımız,üzdüğümüz her şey ,herkes en büyük suçumuz. Ve kabul edelim hepimiz bir kere bile olsa suçlu olmuşuzdur. Ama farklı bir suçlu. Şimdi kendinizi mahkemenizde yargılama vakti baylar bayanlar. Ya üzdüğünüz ruhlara,yüreklere karşılık hüküm giydirin yüreğinize,müebbete zorlayın bedeninizi ya da duygularınızı özgür bırakıp kıydığınız ruhlardan ,yüreklerden af dileyin ve beraat isteyin. Seçim sizin.

Bir suçlu misali sen.
kıydığın yüreğe karşılık
ya beraatine karar, ya hükmüne.
yargılanma vakti bayım kendi yüreğinde.
bir suçlu misali hepimiz
kendimizden kaçarcasına
özgür ruhunuz için
af dileme vakti .


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EL DEĞMEMİŞ ŞEHİR ÜSKÜP , MAKEDONYANIN İNCİSİ OHRİD

Herkesin övmek ile bitiremediği , bir zamanlar başından kalkmadığım “Elveda Rumeli” dizisinin çekildiği Makedonyaya gitmek için yola çıkıyorum. Saat 7 'de bindiğimiz küçük otobüs ile saat 11 'de Üsküpte oluyoruz. Yollar Alucranın yollarına benzemesi ile hiç yabancılık çektirmiyor. Sınırda Makedon Polisi Türkçe neden geldiğimizi soruyor. “Avrupa Gönüllüsüyüz” diyoruz. Ooo Allah Kolaylık versin diyor. Otogar ile şehir arası 10 dakika sürüyor.   Hava yağmak ile yağmamakta kararsız. Önce şimdilerin mimarisini ve Makedonyanın Zaferini yansıtan köprü karşılarken diğer bir yanda geçmişin tüm izleri ile bugün arasında köprü olan “Taş Köprü “gülümsüyor.   Taş köprüyü geçtikten sonra 20 yaşlarında ülkeye sahip   o lan ama ister kral ister hükümdar olsun ölümün herkesi bulduğu gibi onu da 30 yaşında ölümün bulması ile hayatını kaybeden Büyük İskenderin devasa heykeli karşılıyor. Üsküpte fazlasıyla heykel bulunmakta. İlerledikten sonra “Türk Çarşısının”sıcaklığı gurbetten ü...

BUGÜN GİT YARIN GEL

Evet diyeceksiniz ki bu kız bu başlıkla ne anlatmak istemiş. Bu başlıkla aslında ben değil insanlar anlatmış  Geçen gün hastaneye gitmiştim. Bir amca danışmaya "kızım tahlil sonuçlarını ne zaman göstermem mümkün olur?" demişti. Danışman ise amcanın yaşlılığını bırakın yüzüne bakmadan "BUGÜN GİT YARIN GEL." demişti çoktan. O anda düşünmüştüm. Ne kadar kolay söylüyorduk" bugün git yarın gelirsin" ya da "git sen şimdi ben seni çağırırım". Oysa ki düşünmüyorduk git dediğimizi, neler yaşadığını en önemlisi de bizim git dememize rağmen tekrar geri gelmeyi göze aldığını göremiyorduk aslında.  Danışman düşünmüyordu amca nasıl gelmiş,niye gelmiş tekrar nasıl gelir? Ya da sevilen adamlar,kadınlar düşünmüyordu nasıl sevildi,nasıl hissedildi ya da" git" dedikleri geri geldi mi? Ne kadar garip. Biz git demesini bilirken gidenler tekrar geri gelmeyi göze almazken bize git diyenler olduğunda biz geri gelmeyi bırakın hiç gitmeyiz. Ne kadar tuhaf ...

Kaybedişin Türküsü

Kaybetmek,bir trenin arkasından hiç geri gelmeyecek gibi el sallamaktır bir bakıma. Her insan aynı dozda yaşayamaz ama bence her insanoğlu elbet bir gün anlar.   İlk kaybedişiniz çocukluğunuzda başlar aslında . O zamanlar sizin dünyanız olan balonlar sıkı sıkı tutamadınız diye size ceza uçuverirler anında gökyüzüne . Arkasından kendi gökyüzünüzde ne kadar yağmuru başlatsanızda fayda etmez geri gelmesine. Bir dahakine daha sıkı tutacağım desenizde kayıverir elinizden yine gökyüzüne. Çocukluğunuzdaki kaybediş büyüdüğünüzde daha farklı olur aslında.B u sefer balonlarınızı değil insanları, insanı kaybedersiniz. İlk önce küçükken giden balonlarınız gibi yerine yenisi gelir sanırsınız ama bir bakarsınız koca bir boşluk. Bence kaybetmek iki türlüdür  . En zoru ve en acısı ölümdür. İnsanoğlu doğuşunu nasıl kabullendiyse ölümü bir o kadar kabullenememiştir kendi içinde. Çevrenizdeki  insanlar eşsiz olur sizin için önce . Hiç gitmeyecekmiş gibi sarılıverirsiniz sonra kolların...