Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CEVAPSIZ SORULAR ,CEVAP ARAYAN İNSANLAR

 Biz insanoğlu hep zor olanı seçtik hayatta. Koşarak gelenleri değil,yürüyerek gidenleri istedik. Biz insanoğlu kıymet bilmedik. Yarınımızın olmayacağını düşünmeden kırdık ,döktük. Çoğu "Sevgi" kelimesini yüreğinde değil dudaklarında yaşattı. Önce varız dedik sonra yapamayız. Bazımız ilerleyen bu trenin penceresinde bekledi. bazımız bekleyenleri istekle yüreğinden,kendinden bile bile yolcu etti. Bazımız çocukluğunu özledi ,bazımız büyüklüğünden nefret etti. Hiçbir zaman şükretmedik. Ya var olanda yoktuk ya da yok olanda var olmayı istedik.Hiç düşünmedik ki. Kimimiz umut ettik yarından, kimimiz günü bitirip yok olmak istedik. Kimimiz düşüncelerinde boğuldu can kurtaranı yine kendi oldu. Kimimiz düşündüklerini içinde tuttu, onu öldüren cesaretsizliği oldu. Silkelenip devam edemedik belkide yolumuza. Sevilmeyi istedik çoğumuz ama sevmeye korkar olduk . Yıkılmaktan,kaybetmekten en çokta kaybolmaktan. Bir an cesaretlendik belki hepimiz "Seni Seviyorum " demeyi içimizde

NE OLDUM DEMEMELİ NE OLACAĞIMI BİlMELİ EN ÇOKTA ŞÜKRETMEYİ

Şükretmeyi bilmeli insan. Ne oldum dememeli aksine ne olacağımı bilmeli. Ona sunulan en büyük hediyeyi , yaşamını en iyi şekilde değerlendirmeli.  Önce insanları sevmeli. Sonra gökyüzünün maviliğini. Kendinde huzuru bulup başkalarına huzur olmalı. Ona verilen nimetleri her zerresini hissederek yaşamalı. En çokta ona emanet edilenleri. Evet ona emanet edilenleri , emanet olduklarını ,insanları sonuna kadar üzmeden , kırmadan , dökmeden yaşamalı. Kendinde bir yerlede eksik olanı  onlarla tamamlamalı.. Diyorum ya insan şükretmeyi bilmeli. Bir gün olur sevdiği kadar sevilir ve bir gün biter . Hiç ummadığı anda her şeyi kaybeder. Onun için ne oldum demeyip ne olacağımı bilmeli. Siz siz olun Şükredin Emanetlerinize sahip çıkın Ne oldum demeyin ne olacağımı bilin

KAYBOLAN BALONLAR ,KAYBEDİLEN İNSANLAR

Kaybeden insanları sevin ilk önce . Çünkü onlar bir insanın arkasından geri gelmeyeceğini bilse bile geri geleceğini düşünme umuduyla el sallar. Gözyaşlarını yüreğine gömüp tebessümleriyle yaşar. Önce ufakken sımsıkı tuttukları balonları gökyüzüne bırakarak veda ederler. Amansızca ilk el salladıkları olanlar balonlar olur. Sonra büyürler en sevdiklerine veda ederler. Bu sefer yürekleri önlerinde amansızca bekleyiş başlar . Umut ettiklerini her gecede gündüzde yaşarlar. Özlediklerini hissettiklerinde sessizce haykırarak ağlarlar. Diyorum ya siz siz olun kaybetmeyi bilen insanları sevin. Çünkü onlar bir dakika sonra kaybedecekmiş gibi severler sizi. Bildim ben kaybetmeyi Sevdim şimdi Bir dakika sonra Yok olacaklarmış gibi Sevin şimdi siz Geri gelmeyecekleri

UNUTMAK MI YOKSA HATIRLAMAMAK MI ?

Unutmak mı yoksa hatırlamamak mı? İlk önce yaşamaya başlarsınız her şeyi. Kendinize işlersiniz kaneviçe gibi herkesi. Bir ilmek, bir insan. Bir sevmek, bir düğüm. Gergefi gerdikçe gerilir ruhunuz. Bitsin istersiniz. Düğümlendikçe düğümlenir içiniz. Anıları, yaşadıklarınızla birlikte yaşamadıklarınızı gömmek istersiniz. İşte o anda unutmak mı yoksa hatırlamamak mı? Bence siz kendinizi unutursunuz ama herkesi hatırlamassınız. Dikkat edin herkesi unutursunuz demiyorum. Kendinizi unutursunuz. Anıları, damla damla akan yaşlarınızı, tebessümlerinizi ilk başta kendinize işlediğiniz herkesi sadece hatırlamazsınız. Sığ bir deniz gibi hafızanıza yerleştirirsiniz. Yıllanmış şarap misali . Ama kendinizi kolay unutursunuz.  Eğer unutmasaydınız kaniviçe gibi tek tek işlemezdiniz hafızanıza. Eğer unutmasaydınız hatırlananlardan olurdunuz . Siz siz olun unutmayın kendinizi hatırlatın her şeyinizi. Unutur oldu  İnsanlar kendilerini. Hatırlamazlar şimdi, Kaniviçe gibi işledikleri Her şeylerini

HAFIZAMDA ESKİMEYEN ŞEKER TADINDA BAYRAMLAR

Sıra sıra büyüklerin elini öpüp ufacık avucuma şekerleri doldurarak başlamıştım ilk bayramıma . Tam 1 hafta önceden bir heyecan kaplamıştı içimi. O zamanlar  moda olan rugan kırmızı bantlı ayakkabılarımı , beyaz elbisemi yatağımın baş ucuna misafir etmiştim. Sabahın ilk ışıklarında ezanla birlikte başlamıştı bizim evde ki bayram telaşı. Büyük bir sofra kurulmuş ve masaya oturulmuştu. Dedem ,babam ,anneannem ,annem ,dayım ,yengem . Koca bir sofra. Tebessümler yüzümüze ,sözler ağzımıza misafir olmuştu. Bizim oralarda bayram erkendi. Saat 9 dedim mi herkes bayramlaşmaya başlardı. Sona ben kalmıştım. Ufacık ellerim koca elleri öpmüş yanaklarım hediyelerini almıştı. Elime şekerin yanında liralar sıkıştırılmıştı. Ne kadar almak istemesemde "adetten alınır "lafları yankılanmıştı kulaklarımda . Gelen misafirlere şekerler çikolatalar ikram edilmiş gittiğim yerlerden avuçlarıma verdiklerim tekrar bırakılmıştı. Diyorum ya ilk bayramım en güzeliydi. Ben bayramları hep sevdim. Büyüdükçe y

ÇİLEKLİ ŞEKER,3 KIZ

Kardeş olmanız için illa aynı ana babadan olmanız gerekmez bazen . Bazı insanlar vardır sizin için "Kardeş " kelimesini sonuna kadar yaşatan.  Ellerinizi hiç düşünmeden uzatırsınız onlara. Çocukluğunuzda küçük elleriniz birbirine kenetlenir ve yolculağa beraber çıkarsınız. Ben de bu yolculuğa 2 kişiyle çıktım. Çocukluğumun hatıralarını ete kemiğe bürüdüm. Aynı model ,farklı renkte kıyafetler üçümüze de farklı yakıştı. Birimiz yere kapaklandığında bir el ayağa kaldırdı diğeri ise yaralarını sardı. O sokak senin bu sokak benim adım adım ilerledik.  ilk başta olduğu gibi ellerimizi birbirine kenetleyip yokuş aşağı kendimizi bıraktık.  Çoğu zaman salıncağa ilk binmek için yarıştık. Yine dayanamayıp küçüğümüzü beraber salladık. Ve vazgeçilmez olan "Çilekli Şekeri " her gün ağzımıza burnumuza bulaştırarak yiyerek annemize yakalanmamak için çeşmeye yine beraber gittik. Birimize bir şey yapılınca üçümüz kalkan olduk.  Çocukluğumuzu,çocukluğumu ellerimizi bırakmadan yüreğ

NOT:TEŞEKKÜRLER İNSANLAR

Bazı şeyler yaşandıkça öğrenilirmiş. Sevmek,özlemek,kaybetmek en çokta insanlar. Hangisinden başladınız siz?En iyisi ben size hepsinden bir tadımlık sunayım. Sevmek yazılışı kolay ama yaşanması zor. Her insan sevebilir mi? Bence her insan doğru şekilde sevemez. Yüreğini baş ucunda umuduyla besleyemez. Bence her insana doğru şekilde değer verilmez. Verilseydi eğer yıkık bedenlerde kırık kalpler olmazdı. İnsanlar insan olduğu için bile güzel sevilirlerdi.Diyorum ya sevmekte biri tarafından sevilmekte zor zanaat. Özlemek. Bu dıuygu anlatılır mı ? Orası muamma. İlk önce kendinizi özlersiniz sonra anılarınızı. Bir gece olur ışığı kapatırsınız ve hiç geri gelmeyecek olanların arkasından nasıl el salladığınızı düşünürsünüz. Özlemi iliklerinize kadar hissedersiniz ama sesiniz çıkmaz. Sadece yüzünüzde bir ıslaklık. Tek avuntunuz önceden yaşanmışlıklarınız. Kaybetmek. Evet işte en zor kısım. Biz küçüklükten öğrendik kaybetmeyi aslında. İlk deneyimimiz oyuncaklarımız ya da amansızca gökyüzünde

PAPATYA ŞEHRİ YÜREKLER MEZARLIĞI

Bazı insanlar gömülüdür aslında hafızanızın kıyısında. İlk başlarda her gün ziyaret edersiniz. Duaları sözleriniz ,çiçekleri  papatya misali olan yaşlarınız olur.  Yaşanmışlıkları,yaşadıklarınızı ve size yaşattıklarını konuşarak değil susarak anlatırsınız. Ağzınız mühür ,gözleriniz yüreğinize odaklı olur. O ya da onlar sizi kolay bırakır ama siz kolay kolay ziyareti bırakamazsınız. Konuşmayı bırakın varlığı olmayan birini her gün hafızanızda ziyaret edersiniz ilk başlarda. Sonra kelimeler ağzınıza ,sevginiz yüreğinize ve anılar hafızanıza yetmez olur. O anda ziyareti bırakırsınız. Ayda  bir sonra yılda bir ve bir daha ziyarete gitmezsiniz.    İlk başta bir nefret kaplar yüreğinizi. Yüreğinizde ki sevgi yerini amansızca öfkeye bırakır. Bir zamanlar yüreğinizde papatyalar , gözlerinizde yaşlarla koşarak gittiğiniz yüreğinizde ki  o mezara bırakın şimdi gitmeyi hatırlamaz olursunuz. Nefret ve öfke yerini koca bir boşluğa bırakır. İlk önce suskunluğunuz veda eder hafızanıza. S

YÜREĞİMDE Kİ ŞEHİR

Evet bayadır blog yazamadım. Ve siz okuyucularımı özledim. Bakalım salıncakta ki kız ne anlatacak bu bloğunda? Bu bloğum da "KENDİNİ KEŞFET " konu edindim. İyi okumalar. Evet ben 3 sene önce kendimi ve yazdıklarımı keşfettim. Bir gece karanlığa inat masaya oturdum bir kahve ,bir kalem ,bir de temiz sayfa eşlik etti bana. Önce ellerim kaleme tutundu  sonra yüreğim hayata . Ben değil ama kalemle kağıt beni,içimdeki kişiyi konuştu. Sanki o anda koşu maratonundaydım ve sona yaklaşmışcasına aklıma gelen imgeleri kaybetmemek için sesli, devamlı tekrar etmiştim. İlk şiirim böyle ortaya çıkmıştı. Okuduğumda" bunu ben mi yazdım "diye düşünmeden edemedim. O anda asıl beni keşfettim. Gözlerim insanları daha iyi görmeye,kulaklarım ağızlarından çıkacak kelimeleri sabırsızlıkla beklemeye ve yüreğim hiç gitmeyecekmiş gibi sevmeye başladı. Ellerim kalemi ,kalem kağıdı sabırsızlıkla bekledi her gece de ,gündüzde. Yazdıkça ben ben oldum. İşte o anda anladım ki insanın kendinde bil

BUGÜN GİT YARIN GEL

Evet diyeceksiniz ki bu kız bu başlıkla ne anlatmak istemiş. Bu başlıkla aslında ben değil insanlar anlatmış  Geçen gün hastaneye gitmiştim. Bir amca danışmaya "kızım tahlil sonuçlarını ne zaman göstermem mümkün olur?" demişti. Danışman ise amcanın yaşlılığını bırakın yüzüne bakmadan "BUGÜN GİT YARIN GEL." demişti çoktan. O anda düşünmüştüm. Ne kadar kolay söylüyorduk" bugün git yarın gelirsin" ya da "git sen şimdi ben seni çağırırım". Oysa ki düşünmüyorduk git dediğimizi, neler yaşadığını en önemlisi de bizim git dememize rağmen tekrar geri gelmeyi göze aldığını göremiyorduk aslında.  Danışman düşünmüyordu amca nasıl gelmiş,niye gelmiş tekrar nasıl gelir? Ya da sevilen adamlar,kadınlar düşünmüyordu nasıl sevildi,nasıl hissedildi ya da" git" dedikleri geri geldi mi? Ne kadar garip. Biz git demesini bilirken gidenler tekrar geri gelmeyi göze almazken bize git diyenler olduğunda biz geri gelmeyi bırakın hiç gitmeyiz. Ne kadar tuhaf

BİR KAHVENİN KIRK YIL,BİR İNSANIN BİR ÖMÜR HATIRI VAR

Bazen bazı insanlar olur sizin için.Bir kahve yeter o insanları anlamaya. Onları lati lokum niyetine alırsınız.Önce hoşgeldin,beş gittin sonra nasılsınlar iyiyimler havada uçuşur.İyi midir yoksa iyiyi giymiş midir? Orası muamma işte. Bir yudum kahveden alıp dinlemeye başlarsınız. Önce gözler konuşur.İyi gibiyim işte. Sonra elleri. Bir suçlu gibi ovuşturmaya başlar. Fark etmez sizin onu anladığınızı. Sonra sözcükler dökülüverir. Kahve bahane aslında. İnsan anlatmak ister. Kendi kendini dinlemeyi bırakıp,koyu muhabbetlere girmek ister. Sonra seçer. Bir telefon "hadi kalk bir kahve içelim bayadır görüşmedik." oysa görüşmek bahane anlatılanlar şahane.Bir kahve nelere kadir öyle.İyiliğini sorar,anlattırır,dinlettirir ve kırk yıllık hatır bırakır. Bu hatır bazı insanlarla anlaşılır. Koyu muhabbetler ,zaman ve bitmiş kahve. Bir yenisi daha ve sonra bir yenisi daha . Kahve bahane aslında . Bir fincan kahveyi paylaştığınız insanlar önemlidir. Bence bir kahve herkesle kolay kolay içi

Kaybedişin Türküsü

Kaybetmek,bir trenin arkasından hiç geri gelmeyecek gibi el sallamaktır bir bakıma. Her insan aynı dozda yaşayamaz ama bence her insanoğlu elbet bir gün anlar.   İlk kaybedişiniz çocukluğunuzda başlar aslında . O zamanlar sizin dünyanız olan balonlar sıkı sıkı tutamadınız diye size ceza uçuverirler anında gökyüzüne . Arkasından kendi gökyüzünüzde ne kadar yağmuru başlatsanızda fayda etmez geri gelmesine. Bir dahakine daha sıkı tutacağım desenizde kayıverir elinizden yine gökyüzüne. Çocukluğunuzdaki kaybediş büyüdüğünüzde daha farklı olur aslında.B u sefer balonlarınızı değil insanları, insanı kaybedersiniz. İlk önce küçükken giden balonlarınız gibi yerine yenisi gelir sanırsınız ama bir bakarsınız koca bir boşluk. Bence kaybetmek iki türlüdür  . En zoru ve en acısı ölümdür. İnsanoğlu doğuşunu nasıl kabullendiyse ölümü bir o kadar kabullenememiştir kendi içinde. Çevrenizdeki  insanlar eşsiz olur sizin için önce . Hiç gitmeyecekmiş gibi sarılıverirsiniz sonra kollarınız yavaş yavaş

Aşk Anlatılmaz Dediler

İlk blog yazısı tahmin ettiğimden de zormuş dostlar. Sevgi dolu bir merhaba demek için ilk konum "aşk" olsun istedim.Yazarken baya zorlansamda çok zevk aldım. Umarım beğenirsiniz.İk yazıda yanlışımız olduysa affola :)     Bazen bazı zamanlar olur aklınıza gelir anılar ve yaşanmışlıklar.Ve bazı geceler kumpas kurar unutulmaya yüz tutmuş aşklar.Kimi neden ,ne kadar sevdiğiniz değil de nasıl sevdiğiniz önemlidir aslında.  Gözleriniz başka gözlere teslim,avuçlarınız başka avuçlara önemli olan nasıl sevdiğiniz aslında. Eğer bir yürekte esir kalmışsa yüreğiniz ve yaşlarınız başka yaşları dindirdi ise sevmişsinizdir. Bence aşk ölümü bile bile uçuruma gidip bundan haz alabilmektir . Acı çektiğiniz kadar yaşarsınız.İliklerinize yayıldığında anlarsınız sevdayı da,,  sevdalıyı da. Eğer bir insanı severseniz diliniz lal, gözleriniz kör, kulaklarınız sağar seversiniz.Onun gözleri sizin,kulakları sizin,sözleri sizin olur bırakamazsınız.Yüreğinizi sorarsanız orada bir durup dü